Açık Dergi'den: Lars Von Trier ile Söyleşi

Açık Dergi
-
Aa
+
a
a
a

İlk olarak kadın erkek ayrımını soracağım, sadece canlılar anlamında değil de kavramlar konusunda da böyle bir ayrımınız var. Kadın ya da dişi, daha canlı, eğlenceli, erkek daha düz, hatta daha sıkıcı. Filmlerinizde bunu gözlemledik. Antichrist'te bu daha da belirgin.

 

Erkek cinsinin hayatta yerine getirmesi gereken bazı yükümlülükleri var. Özel bir şekilde yaşıyor. Ormandaki geyikler örneğindeki gibi. Aralarında erkek olanı diğer dişi geyikleri yönlendiriyor. Diğerleri ise etraflarında oraya varmak için koşturup duruyorlar. Aslında çok basit, erkeklerin görevi çok basit. Kadınlarınki daha karmaşık ve ilginç tabii.

 

Ben kavramları sormuştum; örneğin yaratıcılık, sanat dişi bir kavram. Doğa da dişi bir kavram. Bu filmde de altını çizdiğiniz bir kavram değil mi?

 

Evet öyle sanırım. Ben zaten kendimi daha dişi hissediyorum.

 

Evet ben de öyle buluyorum, yani işlerinizde demek istedim. Yine bu filminize dönersek, kadınlar daha güçlü, ama  aynı anda erkeğin ilgisine de muhtaç. Bu bir ikilem değil mi?

 

Evet bu bir ikilem, ama iki cinsin birbirine ihtiyaç duyması da çok ilginç bir durum. Zaten içindeki dram da bunun etrafında örülüyor.

 

Filmi görüp sizin kadınlardan nefret ettiğinizi düşünen olacak muhakkak. Ama ben tam tersini düşünüyorum. Kadınları çok beğeniyorsunuz.

 

Aynen ben de öyle düşünüyorum. Aynı zamanda kadınlarla iletişimi daha rahat kurabiliyorum.

 

Doğa korkusu bu filmlerdeki güçlü taraflardan bir diğeri. Sizin de korkularınız ve fobileriniz meşhur.

 

Hem de nasıl! Ne isterseniz var.

 

Nereden geliyor bu korkularınız? Yetiştirilme sonucu mu, dış dünyanın etkisi mi? Neden sizce?

 

Bence genetik ve yetiştirilmeyle de ilgili. Eğer meyilliyseniz, yetiştirilme tarzı ile de daha güçleniyor. Söylediklerine göre, beynin aktivitesinin yüzde yetmişini, yüklenmiş imajları, duygularınızı, filtreden geçirip atmak oluşturuyormuş. İnanıyorum ki bazılarının filtresi biraz zedelenmiş. Bu yüzden %30'dan fazlasını görebiliyorlar. Böyle hissetmeyen insanlara çok eğlenceli geliyor olabilir, ama kişisel olarak oldukça zarar verebiliyor.

 

"Beyaz perdenin mastürbatörüyüm" demişsiniz bir kez. Bu son filminizde de yapmışsınız yine.

 

Pek çok anlamda mastürbasyon yaptığım ve evet perdede de yaptığım doğrudur. Hele beyaz perdede çok  bencilce bir oyun oynuyorum, doğru.

 

Yaptığınız filmler arasında en keyif aldığınız hangisidir?

 

Sanırım Dogville. Yapımcılığı zor bir filmdi. Yapması zor değildi, ama yapımcılık açısından, finans açısından zor bir filmdi. Yapım şirketi olarak becerebildiğimiz için çok mutlu olmuştuk. Onun dışında bilmiyorum... Bir daha da seyretmiyorum filmlerimi. Utanıyorum bazılarından. Dogville gurur duyduğum bir film.

 

Kendi işinizden etkileniyor musunuz?

 

Evet, bir daha görürsem etkileniyorum. O yüzden görmemeye çalışıyorum.

 

Cannes Film Festivali'ndeki gala nasıldı?

 

Felaketti.

 

O yüzden mi kaçtınız bitmek üzereyken?

 

Projeksiyonda sorunlar vardı ve herkesin bir limiti vardır. Bu alkış durumundan nefret ediyorum... bu anlamsız şeyden. Zaten 7 dakika arka jenerik sürüyor. Bastım çıktım.

 

 

 

 

( Bu söyleşi 11 Haziran 2009 tarihinde Açık Dergi programında yayınlanmıştır.)